Bulut bilişim, son yıllarda hakkında çok konuşulan ama az tartışılan bir teknoloji. Bulut bilişim şirketleri, kurumları ve bireyleri bulut bilişimin gerekliliği konusunda ikna edebilmek için yoğun çaba harcıyorlar. Bulut bilişimin sadece gerekli değil aynı zamanda kaçınılmaz olduğuna inanmamız isteniyor.
Türkiye’de bulut bilişimin bilinirliği hakkında bir araştırma yapılıp yapılmadığını bilmiyorum. Ama 2012 yılının ağustos ayında, ABD’de 1000 yetişkin üzerinde yapılan bir araştırma bulut bilişimin ne olduğu hakkında ciddi bir kafa karışıklığı olduğunu göstermektedir. Araştırmaya katılanların %51’i bulut bilişimin havayla ilgili bir şey olduğunu ve kötü hava şartlarından etkilenebileceğini düşünmektedir. %54’ü daha önce hiç bulut bilişimden faydalanmadığını düşünse de gerçekte %95’i farkında olmadan bulut bilişimi kullanmıştır. İşin ilginci bulut bilişimin ne olduğu bilinmemesine karşın bulut bilişimin “geleceğin iş yeri” olduğuna inananların oranı %59’dur. (
http://www.forbes.com/sites/thesba/2012/11/13/americans-still-unclear-about-cloud-computing/ ). Bulut bilişimi, çok konuşulan ama tartışılmayan bir teknoloji olarak nitelendirmemin nedeni tam da bu. İnsanlar bulutun neyi ifade ettiğini bilmemelerine karşın onun hakkında olumlu düşüncelere sahipler.
Birkaç yıl öncesine kadar bulut bilişimin herkesin üzerinde anlaştığı bir tanımı bile yoktur. Farklı bulut uzmanlarının farklı bulut tanımları vardır. Hatta ABD hükümeti 2009’da birimlerine uygun maliyeti nedeniyle bulut bilişimi dikkate almalarını önerdiğinde birim yöneticileri bulutun tam olarak ne olduğu hakkında tereddüt etmiştir. Bu nedenle hükümet, ABD Ulusal Standartlar ve Teknoloji Enstitüsü NIST’ten bulutu tanımlamasını istemiştir (
http://www.technologyreview.com/news/425970/who-coined-cloud-computing/).
NIST’in ABD hükümeti ve sektörün temsilcileriyle beraber yürüttüğü çalışmalar neticesinde 2009 yılının kasım ayında bulut bilişim tanımının ilk taslağı yayımlanmıştır. İlk taslaktan sonra da tanımlama çalışmaları devam etmiştir. 2011 yılında eylül ayında yayımlanan tanımın 15. sürümüne göre bulut bilişim “minimum yönetim çabası ve hizmet sağlayıcısı desteği ile yayımlanabilecek ortak havuzlara ve ayarlanabilir kaynaklara (örneğin ağlar, sunucular, veri depoları, uygulamalar ve hizmetler) anında erişim sağlayan bir model” (
http://csrc.nist.gov/publications/nistpubs/800-145/SP800-145.pdf) olarak tanımlamaktadır.
TSE’nin (2013) tanımına göre ise bulut bilişim, “işlemci gücü ve depolama alanı gibi bilişim kaynaklarının ihtiyaç duyulan anda, ihtiyaç duyulduğu kadar kullanılması esasına dayanan, uygulamalar ile altyapının birbirinden bağımsız olduğu ve veriye izin verilen her yerden kontrollü erişimin mümkün olduğu, gerektiğinde kapasitenin hızlı bir şekilde arttırılıp azaltılabildiği, kaynakların kullanımının kolaylıkla kontrol altında tutulabildiği ve raporlanabildiği bir bilişim türüdür.”
NIST, bulut bilişimin beş temel özelliği olduğunu belirtmektedir:
Talep üzerine selfservis (On-demand self-service): Tüketici, sunucu zamanı ve depolama gibi özellikleri gereksinim duydukça otomatik olarak (insan etkileşimine gerek duymaksızın) servis sağlayıcıdan sağlayabilir.
Geniş Ağ Erişimi: Çeşitli istemciler (mobil telefonlar, iş istasyonları, dizüstü bilgisayarlar, tabletler) ağ üzerinden, standart mekanizmaları kullanarak sunulan hizmetlerden faydalanabilir.
Kaynak Havuzu: Birden çok tüketiciye aynı anda hizmet verilir. Tüketiciler, kullandıkları kaynağın yerini bilmeksizin, karşılarında tek bir kaynak varmışcasına hizmetlerden faydalanırlar.
Hızlı esneklik: Bulut sisteminin yetenekleri, hızlı bir biçimde artırılabilir ya da azaltılabilir. Tüketiciler, sistemin kaynaklarını sınırsız olarak algılarlar.
Ölçülebilirlik: Sunulan hizmetler, hem servis sağlayıcı hem de tüketici tarafından izlenebilir ve ölçülebilir.
Bulut bilişimdeki hizmet modelleri ise üç farklı biçimde karşımıza çıkmaktadır: Hizmet olarak Yazılım (Software as a Service – SaaS), Hizmet olarak Platform (Platform as a Service – PaaS) ve Hizmet olarak Altyapı (Infrastructure as a Service – IaaS).
Yazılım hizmeti modelinde bilgisayar kullanıcıları ihtiyaç duydukları yazılımı bilgisayarlarına kurmadan, hizmet sağlayıcının bilgisayarlarına internet üzerinden erişerek kullanırlar. Yıllardır kullandığımız e-posta hizmetleri (Google Mail, Yahoo Mail vb), yazılım hizmeti kapsamında değerlendirilebilir. Son yıllarda Google Apps (
https://www.google.com/work/apps/business/), salesforce.com, Microsoft Office 365 vb yazılım hizmetlerinin kullanımının da yaygınlaştığı, hatta bazı kullanıcıların bu yazılımları bilgisayarlar kurulan yazılımlara tercih ettiği görülmektedir. Bu hizmetler ücretli olabileceği gibi hizmet sağlayıcılar hizmeti ücretsiz sunup hedefli reklamcılıktan gelir elde etmeyi tercih edebilir.
Platform bir hizmet olarak sunulduğunda hedef kitle son kullanıcılar değil, yazılım geliştirenlerdir. Bu modelde hizmet sağlayıcılar, işletim sistemi, web sunucu, programlama dili, veritabanı gibi yazılım geliştirmek için kullanılabilecek araçları sunar (Örneğin Google App Engine, Microsoft Azure, OrangeSpace, Heroku vb).
Altyapı hizmetinde ise sunulan fiziksel ya da sanal bilgisayarlardır. Kullanıcılar, hizmet sağlayıcının belirlediği sınırlar çerçevesinde kendisine ayrılan makineye erişip istediği işletim sistemi ve yazılımları kurabilir. Dolayısıyla en kapsamlı bulut hizmetidir.
Yazılım Hizmeti
E-Posta, sanal masaüstü, iletişim, oyunlar
Platform Hizmeti
Veritabanı, geliştirme araçları, web sunucusu
Altyapı Hizmeti
Sanal makineler, sunucular, depolama alanları, yük dengeleyiciler, ağ
Bulut bilişim, konumlandırma (deployment) modeline göre de sınıflandırılabilmektedir. Özel bulutlar, sadece belirli bir kuruluşa hizmete veren bulutlardır ve kuruluşun kendisi tarafından yönetilir. Topluluk bulutları, ortak ilgilere (görev, güvenlik, politika vb) sahip topluluklarca kullanılır ve bulutun yönetimi içerisindeki örgütlenmelerle sağlanır. Kamusal bulutların kullanımı herkese açıktır. Ama bu kullanımın ücretsiz olma zorunluluğu yoktur; kullanıcılar belirli bir ücret karşılığında hizmet alırlar ya da hizmetin karşılığını kişisel verileriyle öderler. Kamusal bulutlar, hükümet kuruluşları, üniversiteler, şirketler ya da bunların bir araya gelerek oluşturduğu örgütler tarafından işletilmektedir. Melez (hybrid) bulutlar ise yukarıdaki modellerin bir karışımı olabilmektedir.
İnsanlar neden bulut hizmetlerini seçmelidir sorusuna bulut şirketlerinin verdiği yanıtlar sunduğu hizmete göre değişmektedir. Hedef kurumsal kullanıcılar olduğunda özellikle bilişim ve haberleşme teknolojisi (BHT) kaynaklarının dışarıdan teminine vurgu yapılmaktadır. 2010 yılında yayımlanan Bulut Bilişim Dosyası’nda bulut hizmeti sağlayıcıları bulutun faydalarını aşağıdaki sözlerle ifade etmiştir (Yapıcı, 2010):
“Kaynak kullanımını efektif hale getiren bulut teknolojisi, veri merkezi giderlerini azaltması, bütün BHT kaynaklarının bir havuzdan ihtiyacı olduğu kadar kullanılmasını sağlaması ve bütün kaynakların tek bir yönetim sistemi ve işletim sistemi ile yönetilebilecek esnekliğe kavuşturması açısından kurumlara büyük faydalar sağlamaktadır.” (Cisco)
“Bulut Bilişim kişi ve kurumlara merkez serbestliği sağlar. Üstelik sabit bedeller yerine kullanılan kapasite ve hizmet kadar ödeme mantığıyla çok daha ekonomiktir. Bu sayede işletimi uzman bir kadro tarafından gerçekleştirilen güçlü altyapılarda konumlanan merkezlerdeki veri ve uygulamalarınıza İnternet üstünden kolayca ulaşabilirsiniz. Böylece bir veri merkezinin ihtiyaç duyduğu insan ve donanım masraflarıyla uğraşmaz, ayakta tutmak için enerji harcamaz, sadece kendi işinize ve ihtiyaçlarınıza odaklanırsınız.”
“Daha önce altyapı teknolojilerini yöneten bilgi işlem kısımları, sanal veri merkezlerinde artık altyapı servisleri sağlayan bir duruma gelmekte, fiziksel sistemleri yönetmek yerine artık is süreçleri ile alakalı kuralları yöneterek doğru uygulamaların, doğru sunucular üzerinden hizmet vermesini ve verilerin doğru disk sistemleri üzerinde depolanmasını sağlamaktadırlar.” (EMC)
“Müşterilerimiz bu sayede kendi için önem arz eden konulara fazla zaman ayırmayıp diğer işlerine odaklanabiliyor” (Google).
“Burada anahtar nokta, ‘kullandığın kadar öde modeli’” (HP)
Kısacası bilişim sektörü dışında faaliyet gösteren şirketlere, kendi işlerine odaklanmalarını ve BHT hizmetlerini dışarıdan almaları tavsiye edilmektedir.
Ama bulutun bir de görünmeyen (ya da gösterilmeyen) yüzü vardır. Bulut bilişim,
Son derece fazla enerji arzına gereksinim duymaktadır ve bulundukları çevreye zarar vermektedir.
Kişilerin mahremiyetini tehdit etmektedir.
Verilerin güvenliğinin sağlanmasında çeşitli zorluklarla karşılaşılmaktadır.
Kalifiye bilişim çalışanlarının işsiz kalmasına neden olacaktır.
Bulut isminin çağrıştırdığın aksine, oluşumu ve sonuçlarıyla son derece maddidir. Müşteriler, 7 gün 24 saat hizmet beklemektedir ve herhangi bir kesintiye tahammülleri yoktur. Bilgisayarların kesintisiz çalıştırılması ve soğutulması bulut şirketleri için önemli bir sorundur. Bu nedenle bulut merkezlerinin olduğu yerlerde, doğal kaynaklar tahrip edilmekte ve şirketler yerel halkla karşı karşıya gelmektedir. Yerel halk, bulut bilişimi ilk başta havada, belki uydularla ilgili bir şey sanmakta, ancak kısa bir süre sonra acı gerçeği öğrenmektedir.
Yüzlerce veri merkezinin tasarımına katılmış Peter Gross’a göre tek bir veri merkezi bile cihazlarını çalıştırmak ve soğutmak için orta büyüklükteki bir kasabadan fazla güç tüketmektedir. Çünkü harcanan enerjinin en fazla %12’si hesaplamalar için kullanılmakta enerjinin geri kalanı sunucuları talebe hazır halde tutmak için kullanılmaktadır. Talep üzerine selfservis ve esneklik kulağa hoş gelmektedir. Ama bunun bir bedeli vardır. Mühendisler, verimliliği değil kızgın müşterilerle karşılaşmamak için hizmetlerin sürekliliğini tercih etmekte ve kullanılmayan sunucuları hazır bekletmektedir. (
http://www.nytimes.com/2012/09/23/technology/data-centers-waste-vast-amounts-of-energy-belying-industry-image.html?_r=0). Bu nedenle, bulut bilişimin yaygınlaşmasına en çok sevinenlerden biri ABD kömür endüstrisi olacaktır. Çünkü bulut bilişim havarilerinin savunduklarının aksine bulut bilişim gerekli enerji miktarını azaltmamakta, tam tersine artırmaktadır.
İnternette olan hiçbir sistem bilgisayar korsanlarının saldırılarına karşı tamamen korunaklı değildir. 2013 yılında Silikon Vadisi’nin devleri (Apple, Twitter, Facebook) bilgisayar korsanlarının saldırısına maruz kalmıştır (
http://wapo.st/1FlBdyh). Mosco (2014) bulut bilişimdeki veri sızıntılarının ve güvenlik açıklarının sektörün bir diğer kirli sırrı olduğunu belirmektedir. Bulut dışı sistemlerin karşı karşıya olduğu tüm tehditler, bulut bilişim için de geçerlidir. Hatta bunlar bulut bilişimde artmıştır. PC’leri korumaya yönelik eski önlemler, bulut bağlamında yeterli olamamaktadır. Ayrıca veri kayıpları sadece bilgisayar korsanlarından kaynaklanmamaktadır. Servis sağlayıcıların bizzat kendileri zaman zaman yanlışlıkla müşterilerinin dosyalarını silebilmektedir (
http://readwrite.com/2013/03/04/9-top-threats-from-cloud-computing).